Yılmaz Güney Sözleri

Gülümsüyorum! Çünkü biliyorum ki; gülümsemek dostlarıma karşı sunduğum en iyi ikram, düşmanlarıma karşı en asil darbedir.

Daha önce acı çekmiş biriyle birlikte olun! Çünkü onlar mutluluğun değerini iyi bilirler.

Bir köpeğin dostluğu, bir dostun köpekliğinden iyidir.

Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın gözyaşı bile içimizi parçaladı. Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk.

Bazıları çok fakir… Düşünsenize, sadece paraları var.

Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili, biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık.

Damla damla sevgili. Bir gün akıp gideceğiz hayata. Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur. Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.

Bizim parasızlıktan kesemediğimiz sakalımız serseriye moda olmuş.

Hayatın iyi, uslu bir seyircisi olmaktansa hayatın içinde başarısız bir adam olmak bin kere daha iyidir. İyi bir boks seyircisi olmaktansa, kötü bir boksör olmayı göze almak daha iyidir.

Babam dünyanın en güçlü adamıydı. Bir ekmeği hepimize bölebiliyordu.

Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin. Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan.

Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili.

Teller büyük evleri korurmuş, köpeklerde büyük adamları.

Pardösüsü olanlar kışı özlerdi. Ekmeği olanlar akşamı, uykusu olanlar geceyi beklerdi. Ölüm beni çağırıyor.

En zor en imkânsız zamanda dahi başarıya gitmenin tek yolu çalışmaktır.

Asıl hapishane insanın kafasında yarattığı hapishanedir. Hayatı sınırlayan hapishane odur ki, ilk fırsatta yıkılmalıdır. Dünyayı daha iyi kavrayabilmek için.

İçimi yalayıp geçen hüzün geride mutlu düşler bırakıyor sevgili.

Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.

Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır.

Arkadaşlar! Dışarı da bir şeyler oluyor farkında mısınız? Uykuda olanları sarsın, uyandırın. Herkese söyleyin, yakında ışıklar kesilebilir. Karanlıkta ne yapacaksınız?

Sen elin cilalı mermer taşlarında kibar beylerle dans ederken, ben her gün Azrail’le dans ediyordum!

Dostluğu ve sevgiyi, yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim onlarla birlikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye.

Geride kalan tek şey yüreğim. Sahip bile çıkamıyorum artık ona! Baksana almış başını gitmiş sana.

Sevgili, yetmiyor “sevgili” sözü tek başına. Karşılamıyor içimi dolduran duyguyu. Oysa ben “sevgili” derken neler düşünüyorum bilsen.

Ben bir kavga adamıyım. Sinemam da bir kavganın, halkımın kurtuluş kavgasının sinemasıdır.

Sorunun esası şudur; ya devrim yolunu seçeceğiz ya da, bu düzenin baskılarına, haksızlıklarına boğun eğerek, şu ya da bu biçimde teslim olarak yaşamayı seçeceğiz. Bu çeşit bir seçiş, yok olmanın bir biçimidir.

ve hiçbir vahşet bizi haklı davamızdan caydıramayacaktır.

Biz hep gurbet türküleri söylemek istemiyoruz. Dağlarımız, ovalarımız, ırmaklarımız bizi bekliyor. Bir köle olarak yaşamaktansa bir özgürlük savaşçısı olarak ölmeyi tercih ederim.

Her şeye rağmen düşmana inat yaşayacağız. Yarın bizim çünkü. biz öleceğiz ama çocuklarımız bırakacağımız mirası taşıyacaklar yüreklerinde. ve onların yürekleri bizim altında ezildiğimiz korkuları taşımayacak.

Eğer bir toplumda, devrim ve toplumsal değişim için koşullar olgunlaşmışsa ama bu toplumsal değişimi gerçekleştirecek bir güç yoksa o toplum, için için çürümeye başlar.

Biz de bilirdik sevgiliye karanfil almasını, lâkin aç idik, yedik karanfil parasını.

Ben en azından katilimi tanıyorum. Fakat sen bir gün sevilmediğin bir yürekte, kim vurdu ya gideceksin.
Güzellik bir bütünün sonucudur. Bunun için kolay görülmez, kolay varılmaz, kolay anlaşılmaz.

Ülkemden ayrılışım, özgür olmak, yaşamak istediğimden ötürü değil, özgürlük ve demokrasi kavgasına daha etkin ve aktif bir biçimde katılabilmek içindir.

Zulme dayalı tüm saltanatlar yıkılacaktır! Sen babanın oğluysan bende Allah’ın kuluyum.

Sen hiç ölümün gölgesinde özgürlüğü yaşadın mı? Bir garibanın elinden tutup da hiç kadere rest çektin mi?

Unutmak zaman ister demiştim, yanılmışım. Zaman değil yürek istiyormuş. O da sende kaldı.

Faşizm hangi ülkede olursa olsun, sadece o ülkenin işçisine ve halkına değil, tüm dünya işçilerine ve halkına karşıdır.

Hadi takas edelim bir şeylerimizi. Mesela gülüşünden ver ömrümden al.

Biz önceden küçük şeylerle mutlu olan insanlardık. Sonra aklımıza sevda diye bir şey soktular, toparlanamadık.

Ben kimsenin canını yakmadım; onlar benim ateş olduğumu bile bile geldiler.

Hayatı kendim için yaşamıyorum! Ve korkmuyorum hiçbir şeyden. Başıma gelecekleri de biliyorum. Her şeye rağmen düşmana inat yaşayacağız. Yarın bizim çünkü.

İnsanı yaşatan içimizdeki hayat böceğidir. O ölürse hayatımızın da tadı biter.

İdam sehpasında bir mahkûm yaşamayı ne kadar çok istiyorsa; ben de seni o kadar çok seviyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir