Titus Lucretius Carus Sözleri

Aklı ve gerçekleri kullanan bir insan mükemmele erişecektir. Doğa insanın akıl gücüne bir sınırlama getirmemiştir.

Ben Tanrı’ya inanırım çünkü eğer yoksa ona inanmakla hiçbirşey kaybetmem, ama eğer varsa inanmamakla çok şey kaybederim.

Bütün dinler cahile, aynı ölçüde ulvi. Siyasetçiye, aynı ölçüde kullanışlı. Düşünüre aynı ölçüde gülünç gelir.

Gittiğimiz yerlere zincirlerimizi de götürürüz kendimizle birlikte. Hiçbir zaman tam bir özgürlük değil kavuştuğumuz. Durup bakarız bırakıp gittiklerimize; hep onlarla dolu kalır düşlerimiz.

Kaç yüzyıl yaşarsanız yaşayın, ölüm yine ebedi olacaktır.

Aşk tuzağından uzak durmak bir kez yakalandığınızda ondan kaçmaktan daha kolaydır.

Sürekli damlayan su, taşı eritir.

Neden ölümden korkayım ki? Ölüm varken ben yokum, ben varken ölüm yok.

Ölümü geciktirmek sonsuzluğu kısaltmaz.

Çocukların kör karanlıktan korktuğu gibi bizde aydınlıktan korkarız, çocukların karanlıktan dehşetle beklediklerinden daha korkunç olmayan şeylerden.

Bir su damlası bile, taşı oyar.

Kıyıda durup denizde yalpalayan gemilere bakmak hoş bir şeydir; bir şatonun penceresinden, aşağıdaki bir savaşı, savaşanların serüvenini gözlemek hoş bir şeydir; ama hiçbir şey, gerçeğin durduğu yerde -bütün o tepelerden daha yüksek, havası her zaman temiz, dupduru olan o tepede- durup aşağı vadideki yanılmaları, konuşmaları, sisleri, fırtınaları gözlemekten daha hoş olamaz.

Hayat bir işinize yaramadıysa, boşu boşuna geçtiyse, onu yitirmekten ne korkuyorsunuz? Daha yaşayıp da ne yapacaksınız?

Gözleri doymuş olduğu için şaşmıyor kimse.Başınım üstündeki ışık tapınaklarına.

Her şey değişir ve hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Doğa herşeyi değiştirir ve herşeyin şeklini değiştirmeye zorlar.

Mademki ölümün ününe geçilemez, ne zaman gelirse gelsin.

Birer hasta adamız hepimiz, hastalığımızın kaynağından habersiz, bazılarımız öfkesini bilmiyor, bazılarımız suçunu, bazılarımız hatasını, bazılarımız nefretini, acınacak haldeyiz, hastalığımızın kaynağını bilmiyoruz.

Zevkin kaynaklarında öyle bir acılık var ki, çiçekler arasında bile olsa boğazımızı yakar.

Bazı şeyler değiştiğinde ve uygun sınırlarını aştığında, bu aynı zamanda o değişimin ölümü olur.

Doğanlar hem yaşamayı hem de ölümü kabullenirler ve arkalarında çocuklar bırakırlar; böylece ölüm yeniden doğar.

Yıllar için için aşındırır,Olgunluk çağına varmış güçleri.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir